HARF DEVRİMİ
1 Kasım 2021Atatürkçü Düşünce Derneği Beşiktaş Şubesi’nin bu yıl 6.kez verdiği Aydınlanma Ödülü’nün sahibi tiyatro ve sinema sanatçısı Gülsen Tuncer oldu.
1 Kasım 2021Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlandırılmasından hemen sonra başlatılan
devrimler döneminin ilk adımı, kuşkusuz 1 Kasım 1922 de saltanatın kaldırılmasıdır.
Bu kutlu devrimin üzerinden 99 yıl geçmesine karşın saltanatı diriltme ham hayali kimi
şaşkınlarca halâ sürdürülebilmektedir.
Son yıllarda “Yeni Osmanlıcılık” adıyla ortalığa dökülen kadim Laik Cumhuriyet karşıtlarının
Atatürk düşmanlıklarının temelinde yatan nedenlerden biri de budur.
Atatürk düşmanları; Ulusal Kurtuluş Savaşını zoraki kabulleniyor, sonrasını – devrimler
dönemini – reddediyorlar. Bu nedenle “MUSTAFA KEMAL” diyor, ama zorda kaldıkları dönemler
dışında, bir türlü “ATATÜRK” diyemiyorlar.
Yazık ki; güya Cumhuriyetçi bazı aymazlar da, 1 Kasım 1922 tarihli bu büyük devrimin önem
ve anlamını yeterince kavrayamıyor, gerektiği gibi savunamıyorlar.
Atatürk ve Gazi Meclis 1 Kasım 1922 tarihli bu Devrim Yasası ile, ne Ulusal Kurtuluş Savaşı
boyunca yaşadıkları Sultan Vahdettin ve avenesinin affedilmez ihanetleri nedeniyle bir intikam ve
hesaplaşma içine girme, ne de ulusun geçmişle bağını koparma amacı gütmüşlerdir.
Saltanatın kaldırılması; Mudanya Mütarekesi sonrasında, emperyalistler, Saray ve İstanbul
Hükümetinin somut ve çok tehlikeli hamleleri sonucu alınan zorunlu bir karardır.
Mudanya Mütarekesi ile masa başında da yenilgiye uğrayan 1. Dünya Savaşının galip
ülkeleri, Lozan’da yapılacak barış konferansına İstanbul Hükümetinden de delege istemişler,
Sadrazam Tevfik Paşa da Padişah’ın onayı ile bu konuda Ankara ile yazışmalara başlamıştır.
Emperyalist ülkelerin bu çağrı ile yaratmak istedikleri iki başlılık, galip Ankara’nın gücünü kırma
amaçları ve Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’un aldığı teslimiyetçi tutum göz önüne alınarak 30
Ekim 1922 günü TBMM konuyu görüşmeye açmıştır.
Yine bu günlerde Keçiören’deki Refet Paşa’nın bağ evinde Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay,
Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa arasında yapılan, Kazım Karabekir’in de telgraf başında katıldığı ve
sabaha kadar süren toplantıda, en yakın arkadaşlarının yaptığı konuşmalar, saltanat yanlısı
tutumları ve o bağ evinde Atatürk’e kurulmak istenen tuzak tarihimizin az bilinen sayfalarından
biridir.
Olayın bundan sonraki gelişmesini ve Atatürk’ün devrimci tutumunu Büyük Nutuk’tan
öğrenip belleklerimize kazıyalım ( Günümüz Türkçesiyle ):
“31 Ekim (1922) günü Meclis toplanmadı. O gün Müdafa-i Hukuk gurubu toplantısı oldu.
Bu toplantıda Osmanlı egemenliğinin kaldırılmasının zorunluluğu üzerine konuştum. 1 Kasım
1922 günü Meclis toplantısında yine bu konu üzerinde uzun görüşmeler oldu… Üç komisyon bir
odada toplandı. Biz çok kalabalık olan bu odanın bir köşesinde tartışmaları izliyorduk. Bu biçim
görüşmelerin gereken sonuca ulaşmasını beklemek boşunaydı. Bunu anladık. En sonunda
Karma Komisyon Başkanlığından söz aldım. Önümdeki sıranın üzerine çıktım. Yüksek sesle
şunları söyledim. ‘Efendiler’ dedim. ‘ Egemenlik, hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye,
görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Egemenlik; güçle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk
ulusunun egemenliğine el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını altı yüzyıl boyunca sürdürmüşlerdi.
Şimdi de Türk ulusu artık yeter diyerek, bunlara karşı ayaklanıp egemenliğini eylemli olarak
kendi eline almış bulunuyor. Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan ulusa egemenliğini bırakacak
mıyız, bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun, zaten oldubitti durumuna gelmiş bir gerçeği
açıklamaktan başka bir şey değildir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Meclis ve herkes sorunu
doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa gerçek yine yöntemine göre saptanacaktır. Ama
ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün, önündeki sıranın üzerine fırlayarak yaptığı bu tarihi konuşma,
gerçek bir devrimcinin, milletinin elde ettiği zaferi korumak için gösterdiği kararlılığın ifadesidir.
Bu konuşmadan sonra saltanatı savunanlar “Bağışlayınız Paşa Hazretleri, biz sorunu böyle
düşünememiş, başka bakımdan ele almıştık.” diyerek itirazlarından vazgeçmişler, yasa oybirliği
ile kabul edilmiştir.
Ne üzücüdür ki, şimdilerde Atatürk’ün bu devrimci ve kararlı tutumu, devrimi yenilgiye
uğratarak Laik Cumhuriyeti Teokratik Devlete dönüştürmek için emperyalist teşviklerle sahaya
sürülen “Yeni Osmanlıcı” hadsizlere karşı gösterilmek şurada dursun, bu tarihi konuşma
savunulmuyor, gözlerden kaçırılıyor, adeta unutturulmak isteniyor.
Şehitlerimizin emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti
olarak sonsuza dek yaşatmanın ancak, Atatürk’ün antiemperyalist – tam bağımsızlıkçı – halkçı –
devrimci ideolojisinden ( KEMALİZM ) ayrılmamak ve Aydınlanma Devrimlerini korumakla olanaklı
olduğu hiç unutulmamalıdır.
Emperyalizm ve faşizmle uzlaşılmaz, tepeleyene kadar savaşılır.
Atatürkçü Düşünce Derneği bu devrimci tutumu sürdürmeye kararlıdır.
Saltanatın kaldırılmasının 99. yılı kutlu olsun.
YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE!
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU