” Hayatımızdan Bir Nazmi Şarvan Geçti ”
14 Ekim 2021Laik Cumhuriyetimiz ’in uygar bir toplum yaratma hedefinin en önemli adımı olan Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girişinin 95. yıl dönümü kutlu olsun
22 Ekim 2021Ulu Önder Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar
basmaz uygulamaya koyduğu bir kararı vardı: “Ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız
yeni bir Türk devleti kurmak.”
O’nun Büyük Söylev’de de vurguladığı gibi, Samsun’a çıktığı zaman genel durum ve
görünüş şöyleydi: Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve 30 Ekim 1918’de
koşulları son derece ağır Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzalamıştı. Ulus, Büyük Savaş
boyunca yorgun ve yoksul bir duruma düşmüştü; Halife-Sultan Vahdettin ise yalnızca
kendini ve tahtını korumaya yönelik önlemler peşinde koşarken, güçsüz ve korkak Damat
Ferit Hükümeti de padişahın isteklerine uymuştu. Ateşkes anlaşması uyarınca Ordu’nun
elinden silahları ve cephanesi alınmaya başlanmış, savaşın galibi İtilaf Devletleri ise
uydurma nedenlerle ülkenin birçok bölgesini işgal etmişlerdi. Bu korkunç ve vahim durum
karşısında ülkenin birçok yerinde ve bölgesinde kurtuluş çareleri aranmaya başlanmış ve
bu doğrultuda Reddi İlhak ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuştu.
Gerçek kurtuluş için “ya istiklal ya ölüm” diyen Mustafa Kemal Paşa’ya göre, Türk
ata yurduna ve bağımsızlığına saldıranlara ulusça silahlı olarak karşı çıkılması gerekiyordu.
Ancak uygulama evrelere ayrılarak, ulusun duygu ve düşünceleri hazırlanarak amaca
ulaşılabilirdi. Dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkarak Anadolu’yu kurtarmak ve
örgütlemek yolundaki kararını uygulama alanına koyuyor ve Milli Mücadele’yi fiilen
başlatıyordu.
O, Samsun’dan sonra gittiği Havza’da bir yandan Milli Mücadele için gerekli olan
askeri gücü organize ederken diğer yandan halkın işgallere karşı bilinçlendirilmesini ve
işgallerin düzenlenecek toplantılarla, mitinglerle yüksek sesle protesto edilmesini
sağlıyordu. Havza’dan sonra gittiği Amasya’da yayınlanan Amasya Genelgesi’nde ise, Milli
Mücadele’nin niçin ve nasıl yapılacağı açıklanarak, ”ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim
ve kararının kurtaracağı” yalnızca İstanbul Hükümeti’ne değil tüm dünyaya ilan ediliyordu.
Bu genelgenin Anadolu’nun örgütlenmesi yönündeki somut sonuçları Erzurum ve Sivas
Kongrelerinde ortaya çıkıyor ve alınan kararlarla Milli Mücadele’nin esas programı
hazırlanıyordu
İleride gerek Misak-ı Milli’de gerekse TBMM’nin açılışında etkili olacak kararların
alındığı Sivas Kongresi’nden sonra Heyet-i Temsiliye üyeleriyle kolordu komutanlarının
Sivas’ta yaptığı toplantıda (16 Kasım 1919), Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal
Paşa’nın Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın Anadolu içinde toplanmasını istemesine karşın bu
isteği destek bulmuyor ve Meclis’in İstanbul’da çalışması benimseniyordu. Bununla birlikte
Heyet-i Temsiliye’nin “Meclis-i Mebusan’ı ve milleti izlemek ve yönetebilmek” için daha
yakın bir yerde bulunması gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Paşa’nın yönlendirmesiyle
Heyet-i Temsiliye merkezinin Ankara olması kabul ediliyor ve bu doğrultuda Mustafa Kemal
Paşa ve Heyet-i Temsiliye 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geliyordu.
16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgal edilmesi, Mustafa Kemal Paşa’ya yeni Türk
Devleti’ni Ankara’da kurma olanağını veriyordu. Hemen ertesi gün Ordu komutanlarına
gönderdiği genelgede, İstanbul’un işgaliyle birlikte çalışmalarına ara veren Meclis-i
Mebusan’ın Ankara’da toplanacağını bildirerek yeni Türk Devleti’nin ilerideki başkentinin
Ankara olacağının sinyallerini vermişti. Ancak yapılacak yeni seçimlerle “kurucu” nitelikte
bir meclisin Ankara’da toplanmasını istiyordu. Sonuçta yeni seçilen milletvekilleri ile
Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ının Ankara’ya gelen üyelerinin birleşmesiyle Büyük Millet
Meclisi 23 Nisan 1920’de toplandı. Böylece Ankara hukuken olmasa da fiilen hükümet
merkezi oldu.
27 Aralık 1919’dan itibaren Türk Kurtuluş Savaşı’nın yürütüldüğü merkez olan
Ankara’da yeni devlet kurulmuştur; dolayısıyla Ankara, yeni Türk Devleti’nin gerçekte
başkenti olmuştur.
Ankara’nın jeopolitik, stratejik ve coğrafi konumunun yanı sıra Ankara halkının
İzmir’in Yunanlılarca işgalini protesto etmek için düzenlediği mitingler ve kentte Müdafaai Hukuk merkezinin kurulması, diğer yandan başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Heyeti Temsiliye’ye gösterilen sıcak ilgi ve İstanbul’un siyasal ve toplumsal çevresine karşı
duyulan güvensizlik, Ankara’nın yönetim merkezi olarak seçilmesinde rol oynayan önemli
etkenlerdendi.
Ankara’nın başkent olması için Lozan Antlaşması’nın imzalanması ve İstanbul’un İtilaf
Devletleri’nden kurtarılması beklenmişti. 9 Ekim 1923’te Malatya Mebusu İsmet Paşa ve 13
arkadaşı TBMM’ne bir yasa tasarısı sunarak Ankara’nın başkent olmasını önermişlerdir.
Yasa tasarısı, Anayasa komisyonundan hızla geçtikten sonra TBMM Genel Kurulunda
görüşülmüş ve bir karşıt oyla TBMM’nin 27 numaralı kararı olarak 13 Ekim 1923’de oy
çokluğuyla onaylanmıştır. Böylece Ankara hukuken Türkiye Devleti’nin başkenti olmuştur.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanından ve 3 Mart 1924’te halifeliğin kaldırılmasından
sonra ise, 20 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen Anayasa’nın 2.
Maddesinde Ankara’nın Türkiye’nin başkenti olduğu belirtilmiştir. Başkent Ankara, 1961 ve
1982 tarihli anayasalarda 3. maddelerde yer almış ve 1982 Anayasası’na göre Anayasanın
değişmez, değiştirilmesi teklif bile edilemez bir maddesi (4. Madde) olmuştur.
Ne üzücüdür ki, günümüzde, Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi
konusunda bazı siyasiler tarafından nabız yoklanmaktadır. Gerek devletin şeklinin, gerek
Cumhuriyet’in niteliklerinin gerekse devletin bütünlüğünün, resmi dilinin, bayrağının, milli
marşının ve başkentinin belirtildiği ilk üç madde tartışmaya açılmak istenmektedir.
Öncelikle laik, demokratik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan, Atatürk devrim
ve ilkelerine yönelik bu planlı girişim ve saldırıları kınıyoruz ve Derneğimizin kuruluş
gerekçesinde de belirtildiği üzere, onlara bekçilik yapacağımıza söz veriyoruz. Büyük
Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı verilen Milli
Mücadele’nin, Ulusal Bağımsızlık Savaşımızın zaferle sona ermesinin mutlu bir sonucu
olarak Ankara’nın Başkent ilan edilmesinin 98. yılında, Ankara’nın ilelebet Atatürk’ün
kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti olarak kalacağını ilan ediyoruz.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU