ATATÜRK’E KARA-ÇALICI BİR KİTABIN ÖVÜLMESİ!? – Prof. Dr. Özer Ozankaya

Ludwig Arnold adlı ABD’li yazarın “Kings of the Mountain” adlı kitabında, Büyük Atatürk’ü diğer liderlerle karşılaştırıp “en çok puan vermesi” sosyal medya ağlarında “olumlu” olarak paylaşılmaktadır. Oysa söz konusu kitap bilimsel yaklaşım ve bulgulardan uzak olup Atatürk’e sövgü niteliğinde tümceler barındırmaktadır. Konu ile ilgili Kurucu Üyemiz ve Önceki Genel Başkanımız Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın Cumhuriyet gazetesinde 2011 yılında yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.

EN BEKLENMEYECEK BİR GAZETEDE ATATÜRK’E KARA-ÇALICI BİR KİTABIN ÖVÜLMESİ!?

Yerli ve yabancı sömürgenler ile her tür ideolojinin ticaretini yapanlar, Atatürk’e saldırmak üzere yaptıkları yıkıcı yayınların bir bölümünü de “Atatürk’ü övme” kılıfı altında yürütüyorlar!

Bunun yeni bir örneği, ne yazı ki hiç ummak istemediğimiz bir gazetede sergilendi:

Bu gazetenin iki yazarı, Atatürk’ü övüyor görüntüsü altında gerçekte sömürgeci kinini kusarcasına küçültücü amaçla yazılmış, bilimselliğe tümden aykırı bir kitabı (Arnold M. Ludwig, King of the Mountain), -dilerim okumadan olsun!- övgüyle, bilimsel bir yapıtmış gibi okuyuculara duyuruyor, böylece okunmasını da özendiriyor.

Oysa adı “Dağın Kralı” olan bir kitabın “Atatürk’ü anlatan” bir kitap olamayacağını, kitabı görmeden bir şey yazılamayacağını kestirebilmeleri gerekirdi!

Belki de bu sömürgen ve koşullanmış odaklar, halkımızın Atatürk’e olan granitleşmiş sevgisinden ve “Dersim” kışkırtmasının da sonuçsuz kalmasından duydukları hırçınlıkla, Atatürk’e yöneltilmiş ve hepsi de çoktan çürütülmüş olan kara-çalmaları yeniden piyasaya sürmek çabasıyla, bu kitabı söz konusu yazarlara da allayıp pullayarak duyurmuşlardır!

Bize de ne yazık ki, daha yararlı olacak okuma ve yazmalar yapmak yerine, bu yalanları açığa çıkarmak gibi bir ödev düşüyor!

En başta belirteyim ki, eğer seçkin gazetemizin köşe-yazarları kitabı görmüş olsalardı, yalnız adından değil, kapak düzenlemesinden de ne nitelikte olduğunu çıkarabilirlerdi: King of the Mountain kitabının kapağı, kitapta sözü edilen tüm siyasal yöneticileri bir maymunla, evet, yaldızlı taçla donatılmış bir maymunla simgeliyor!

Yalnız kapağı da değil: seçtiği “yönetici”lerin sözde ruhbilimsel betimlemelerini, kitap boyunca, hep goril, orangutan, şempanze resimleri eşliğinde sunuyor!

Değindiği siyaset adamları asıl olarak İskender, Sezar, Cengiz Han, Kubilay… gibi binlerce, yüzlerce yıl öncesinin yöneticileri ile 20. yüzyılın Hitler, Mussolini, Franco, Salazar, Stalin, Lenin gibi diktatörleri, ya da büyük çoğunluğunu oluşturan İdi Amin’ler, Kenyattalar, İbn-i Suudlar, Ziya-ül Haklar, Sukarnolar, Nasırlar, Batistalar… gibi geri bıraktırılmış ülkelerin yönetimine gelmiş kişiler.

Atatürk’ü bunlardan birisi sayıyor ve O’nu bunlar içinden ön sırada derecelendirmek lütfunda bulunuyor!

Sözde bilim adamının kitabında Atatürk’e 20 kez değinilmiş.

Bunlardan birkaçını okumak, tümü üzerinde görüş sahibi olmaya yeter:

“Totaliter bir devletin tüm kaynaklarını kullanarak halklarına devlet güdümünde kişiye-tapınma, doktrin-koşullanması programları, işkence, hapse atma, hatta öldürme yöntemleri uygulayan” insanlar. (s.37)

“Atatürk, demokrasinin ve laik devletin temellerini askeri yönetimle atabilmiştir.” (s. 46)

“Bütün yaşamı boyunca kadınlarla hafif-meşrep yaşam sürmüş olan Atatürk, incelediğimiz bu yöneticilerin başta gelen davranış biçimini belki de en iyi biçimde özetlemektedir.” (S. 59)

“Hitler de, tıpkı Atatürk’ün Türkiye’nin kimliğini üstlenişi gibi, III. Reich’ın kişileşmiş simgesiydi.” (S. 170)

“Atatürk, zamanının çoğunda yoğun içkili olmasına ve sonunda sirozdan ölmesine karşın, Türkiye’yi dönüştürmeyi ve halkının saygısını elde etmeyi becerdi. Sarhoş iken , can sıkıcı bir müzik geliyor diye bir caminin minaresinin yıkılması buyruğunu verebilirdi.” (s. 230-1)

“Bir akşam saçma bir tartışma sırasında, bir bayan politikacı olan Halide Edib’e ‘Ben sizden hiçbir düşünce, eleştiri ya da görüş istemiyorum. Herkes benim buyurduğum gibi yapacak!’ dedi.” (S. 325)

İşte,bu saygın gazetemizin söz konusu yazarlarının, yerli-yabancı onca saygın bilim, sanat, felsefe ve askerlik kişiliklerinin Atatürk üzerine gerçek bilimsel değerlendirmeleri ortada duruyorken, sütünlarında bilerek-bilmeyerek bu ipsiz-sapsız yazarcığın kitabının tanıtımını yapmaları, en derinden üzüntü belirtilecek, “Yazıklar olsun” denecek bir ilgisizlik ya da aymazlıktır.

Bu yazarlara sormak istiyorum:

Cumhuriyet’le yaşıt olmakla övünen gazetedeki sütunlarında örneğin Özer Ozankaya’nın “CUMHURİYET ÇINARI: MUSTAFA KEMAL’İ ATATÜRK YAPAN UYGARLIK TASARIMI” adlı yapıtından neden bir tek gün, bir satırla bile söz etmezler?

Eğer, “Mesihi gökten insen sana yer yok – Yürü var gel Araptan ya Acemden” örneğindeki gibi ille de yabancıların görüşüne değer veriyorlarsa, örneğin Mihail Gorbaçev, Bernard Lewis, Robert Mantran, Jean-Paul Roux, Şeremet, Admiral Crawl… gibi dört kıtanınn değişik ülkelerinden 43 bilim, sanat, siyaset ve askerlik kişilikleriyle Atatürk ve Cumhuriyeti üzerine yaptığım görüşmeleri içeren hem Türkçe hem de İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak yayınlanan “DÜNYA DÜŞÜNÜRLERİ GÖZÜYLE ATATÜRK VE CUMHURİYETİ” (Özer Ozankaya, CEM Yayınları) ve “ATATÜRK’S LEGACY: VIEWS BY WORLD-FAMOUS INTELLECTUALS” (Özer Ozankaya, Kültür Bakanlığı Yayını), TÜRKİYE’DE LAİKLİK (Özer Ozankaya, CEM Yay.) adlı kitaplardan neden tek sözcükle haber vermezler?

Ama gerçek değerler, altındır.

Yere düşmekle altın, değerinden yitirmez.

Atatürk yerli-yabancı, doğrudan-dolaylı, açık-örtülü, karşıt- ya da yandaş-görünümlü tüm sömürgeci, tek-doğrucu, baskıcı, çıkarcı düşmanlarını yenmeyi sürdürecektir.

Çünkü, onlar dilediklerince aka kara diyedursunlar, “Düşünceler topla, tüfekle, baskı ve sindirmeyle yok edilemez!” diyen ve bu altın özgürlük ilkesini siyasal başyapıtı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne temel yapmış olan Atatürk’e yenilmeleri, bir fizik yasası gibi kesindir.

Bir bölümünün O’ndan yanaymış gibi görünmek zorunluğunu duymaları da yenilgilerinin bir kanıtıdır.

Son olarak King of the Mountain adlı kitabın bana ulaşma biçimine de -düşündürücü olduğu için- değinmek istiyorum:

Kitabı bana, ABD’de yaşayan bir kişi ile uzun yıllar ABD hükümetine hizmet edip emekli olan ve Türkiye’de yaşayan bir kişi, Birinci Körfez Savaşı sırasında Türk yurdunu ABD ordusuna açmayı öngören ünlü Tezkere’nin TBMM’nden geçmesi için yürüttükleri lobi çalışmaları dolayısıyla getirdiler!

Benim ABD’nin Irak politikasını açık ve kesin biçimde eleştirmem üzerine, bu kişilerden birisi, bağıra-çağıra, “ABD dünyanın en güçlü devletidir. Her istediğini yapabilir. İsterse şu anda bulunduğumuz bu odayı nokta atışıyla bombalatabilir!” demeğe başladı. Kendilerine verdiğim görüşme-süresi dolduğu halde evimden ayrılmamakta diretiyor ve bağırıyordu. Öteki arkadaşının ve birlikte gelen eşi hanımefendinin büyük çabaları sonucu güçlükle arabalarına binerek ayrıldılar.

İşte söz konusu kitap bana böyle iki kişi tarafından getirilmişti!

Prof. Dr. Özer Ozankaya

20.12.2011

Scroll to Top