Bağımsızlık savaşımızda kadınlarımızın, hem düzenli orduya katkıları, hem çete savaşlarında yer alarak düşmanı sarsan saldırıları, alışılmışın dışında, tarihin kaydettiği örnek bir mücadelelerdir. Onlar bu çabaları ile Ulusal zaferin kazanılmasında önemli pay sahibi oldular.
Erkek kadın birlikteliğinin, dayanışmasının, savaşta yarattığı enerji, barışta da ülkenin güçlenmesi için aranan atıl bir kaynağın hayata geçeceğini müjdeliyordu. Büyük kahramanlıklar gösteren cesur, özveri dolu çabaların sahibi kadınlarımıza, değerli şairimiz Nazım Hikmet, KUVAYİ MİLLİYE şiiri YEDİNCİ BAP da şükranlarını aşağıdaki mısralarla sunuyordu.
“…
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru……”
OSMANLI’NIN YOK SAYDIĞI KADININ, CUMHURİYET’E KATTIĞI DİNAMİZM
Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist arkadaşları, kadınların savaşta olduğu gibi barışta da üretime, kalkınmaya, kültürel gelişmeye büyük katkılarının olacağını biliyorlardı. Osmanlı zamanında yok sayılmış olan kadınların hak ettikleri saygın yere taşınmasını önemsediler. Onların yetiştirdikleri çocuklara çağdaşlığı öğretebilmek için önce kendileri Cumhuriyet’i, laikliği öğrenmeleri şarttı. Sonrasında bu düşünce ikliminin yaratacağı, sorgulayan ve özgür düşünen, bilimsel gelişmelere yatkın gençler yetiştirebileceklerdi.
Cumhuriyet bu birlikteliğin gücünden yararlanmak için kadın erkek eşitliğini önemsemiş, kadınları da çağdaş, uygar dünyanın bireyi yapmayı öncelikli hedef olarak kabul etmiştir. Kadınların sosyal hayatta saygın bir yurttaş olması için vatandaş olarak haklarını öğrenmesi, yasalarla sağlanan hak ve sorumlulukları kullanabilmesi, savunabilmesi gerekliydi. Bu da laik, bilimsel eğitimden geçmeleri ile sağlanabilirdi.
Cumhuriyet bu eşitlik anlayışının ilk adımlarından biri olan karma eğitim düzenini yaşama geçirdi. Özellikle karma eğitim düzeninde, laikliğin yarattığı düşünsel güçlenmeyi, erkeklerle aynı sınıflarda kendilerini geliştirmeyi öğreneceklerdi. Kadınlar, Cumhuriyet düzeninde özgüven kazanacak, üreterek , ekonomik bağımsızlıklarını kazanarak, bilinçlenerek ülkenin gücüne güç katacaklardı.
CUMHURİYET KARMA EĞİTİMLE KADINLARA ÖZ GÜVEN KAZANDIRDI
Bu düşüncelerle Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmada, Türk Eğitim sisteminde kız erkek hep birlikte karma eğitim düzeni içinde eğitim almalı kanaatini açıklıyordu:
“… Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerini müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerekir. Böyle olursa inkılâp muvaffak olur. Memnuniyetle görmekteyiz ki bugünkü gidişimiz gerçek ihtiyaçlara yaklaşmaktadır. Herhalde daha cesur olmak lüzumu açıktır.”
Bu düşüncelerle Türk eğitim tarihine karma eğitim sistemi ilk defa bir ilke olarak girmiştir. Nitekim 1926 yılında toplanan III. Heyet-i İlmiye’nin aldığı kararlar ışığında 1927-1928 öğretim yılında 71 okuldan 23 tanesi karma eğitime geçmiştir.
Cumhuriyet her alanda kadınların ufkunu açarak, onların ilerlemelerini engelleyen hukuki ve toplumsal engelleri yok etti. Gelişmiş ülkelerin kadınlarından çok daha önce, kadınlarımız çağdaş hakları kazandı. Örneğin, Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalı kadınlardan 14 yıl önce elde ettiler.
HOCAMIZ KADINI YOKTAN VAR EDEN CUMHURİYET E VE BESLEYİCİSİ LAİKLİĞE KISKANÇLIKLA SAHİP ÇIKTI
Devrim şehidimiz Doç. Dr. Bahriye Üçok Cumhuriyet rejiminin sağladığı bu devrim hamlelerinin sayesinde okuyabildiğini, bilim insanı olabildiğini, Attilâ İlhan’ın deyişi ile beynine bir “mıh gibi” yerleştirdi ve hiç unutmadı. Bu olanağı gelecek kuşaklara da sağlayacak olan Cumhuriyet rejiminin yılmaz savunucusu oldu ve ona dört elle sarıldı. Onun değerlerini, niteliklerini, kadınlara verdiği önem üzerinde durdu, okudu, araştırdı. Halk egemenliğine dayanan bu rejimin kökünün laiklikten beslendiğini, ülkenin çağdaş ülkeler seviyesine çıkması için bu temel ilkenin yaşamsal olduğunu hiç durmadan anlattı.
Hocamız, yüksek öğrenimini Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Ortaçağ Türk-İslam Tarihi Bölümünde yaptı. Çağdaş bir ilahiyatçı, Kemalist bir hocamızdı. Laikliğin, bilimin yol göstericiliğine pencereler açtığını, ilerlemenin, kalkınmanın düşünce sistemimizi geliştirmenin besleyici unsuru olduğunu makaleler, kitaplar yazarak, konferanslar vererek, televizyonlarda anlatarak aydınlanma hareketine sürekli ışık tuttu.
HOCAMIZIN DEVLET KONSERVATUARI OPERA BÖLÜMÜNÜ BİTİRDİĞNİ BİLİYOR MUYDUNUZ?
Bahriye Üçok hocamızın az bilinen bir özelliği de örnek bir Cumhuriyet kadını olarak kültür ve sanat alanında da eğitim görmüş olmasıydı. Devlet Konservatuarı opera bölümünü bitirerek, gençlere çağdaş Türk kadınının zengin yeteneklerini, niteliklerini gösteren bir model olmuştu. Cumhuriyet’in kültür devrimi olduğunu, ülkemizde bu renkliliğin çok boyutlu zenginliğinin insanlara yaratıcılık kazandırdığını, kültür ve sanatın gelecek kuşaklara bırakılacak en büyük ve kalıcı miras olduğu görüşünü sürekli işledi.
Bir bilim insanı olarak, Fransızca, Farsça, Arapça dillerini biliyor, Kur’an-ı Kerim’e bağlı kalarak, İslam dinini çağdaş, gerçekçi ve dinin özünde bulunan hoşgörüyle yorumluyordu.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın akademisyeni de Bahriye Üçok hocamız olmuştu.
Hocamız Kemalist Devrim’in laik, demokratik Cumhuriyet’in, laik düzenin örnek kadını olarak tarihte yerini aldı.
DOÇ. DR. BAHRİYE ÜÇOK, ADD NİN KURUCULARI ARASINDA YER ALDI
Cumhuriyet aydınlanmasının, laikliğin, devrimlerin yılmaz savunucusu olarak Atatürkçü Düşünce Derneğinin kurucuları arasında yer aldı.
O engin bilgisiyle; İlahiyat alanında alışılmış, geleneksel din yaklaşımlarının daha da sevgi ve hoşgörüye açık pencerelerini açtı. Atatürkçü kimliğiyle, akademisyenliğin kazandırdığı geniş bakış açısıyla İslam’ı yorumladığı için o da kendinden önceki aydınlanmacı, bilge aydınlarımız gibi radikal dinci örgütlerce hep tehdit edildi. Diğer Kemalist devrim şehitlerimiz gibi Cumhuriyet ve laiklik düşmanlarının saldırısına uğrayarak, 6 Ekim 1990’da şehit edildi. Onun laikliğe yönelik düşünceleri, öngörüleri, laikliğe ve devrimci Cumhuriyet e kıskançlıkla sahip çıkışı, aklımızın unutulmayacak müstesna yerinde saklı pırıl pırıl durmaktadır.
TÜRKİYE BUGÜNLERE DE DALGALARI AŞARAK GELDİ
Görüldüğü gibi Türkiye bugünlere de durgun sulardan geçerek gelmedi. Acılı mücadeleleri geride bırakarak, yaralar alsa da yılmadan ilerleyerek geldi. Devrimci Cumhuriyet’in yaşatılması ve geliştirilmesi mücadelesinde en gözde insanlarımız, devrim şehitleri olarak tarihimizde altın harflerle yerlerini aldılar. Bıraktıkları izler bizlere hala yol göstermeye devam ediyor.
BAKIN, BAHRİYE ÜÇOK HOCAMIZ DAHA 1968’LERDE NE DİYORDU?
“Tarikat evlerinde öğrenciler yetiştiriliyor. Bunlar Rejim karşıtı çalışmalardır. Karşı devrimci hazırlıklardır. Diyanetin buna engel olması gerekir.” diyordu. Hocamızın öngörüleri gerçekleşerek, bizde ve çevre ülkelerde büyük sorunlar yaratmaya devam ediyor.
Bahriye Üçok hocamız, demokrasilerde toplumu ileri taşımanın iktidar olmakla mümkün olduğunu biliyordu. Bu nedenle “Cumhuriyetçi siyasal partiler”de görev de aldı. SHP için bir “laiklik raporu” hazırladığı günlerde de şehit edildi.
CUMHURİYET VE LAİKLİK DEMOKRATİK ÖRGÜTLÜ TOPLUMLARDA GELİŞİR
O, siyasi partilerde yer alarak, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde yer alarak, devrimci Cumhuriyet’in, onun besleyici kökü olan laikliğin, bilimsel gelişmelerin, ilerici atılımların ancak demokratik örgütlü toplumu yaratarak olabileceğini gösterdi. Ama ne yazık ki “Örgüt” sözcüğünün korku saldığı günlerin sonunda yetişen kuşakların birliktelikleri zayıfladı. Bir de bu tarihsel süreç içinde, siyaset kurumunun çürümesi de buna eklenince, ülkenin bugünlere savrulması hızlandı.
Bugün laik Cumhuriyet, dünden daha zor günler yaşasa da Devrim Şehidimiz Doç. Dr. Bahriye Üçok hocamızın ve diğer devrim şehidi aydınlarımızın bize mirası olan umudu hiç yitirmedik, yitirmeyeceğiz.
Hocamızı ve tüm devrim şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
B. SAFA YENİCE
ADD Genel Başkan Yardımcısı




