Büyük Zaferin Tarihsel, Toplumsal, Siyasal Sonuçları – B. Safa Yenice

30 Ağustos Zaferi’nin 103. yılını hep birlikte coşkuyla kutladık.

30 Ağustos Zaferi öyle sıradan bir zafer değildir. Ancak derinliklerine inerek, tam olarak kavrayabiliriz.

Tarih konusunda uzmanların “Zaferlerin büyüklüğü, yarattığı sonuçlarla ölçülür” değerlendirmelerini çok önemli bulurum.

Tarihçilerin göstermiş olduğu bu pencereden bakarak 30 Ağustos Zaferi’nin sonuçlarını, bütün boyutlarıyla gördüğümüzde, ülkemiz için tarihsel, toplumsal ve siyasal olarak bir dönüm noktası olduğunu kavrarız.

Konuyu biraz açmak için, 30 Ağustos Zaferi’nin yarattığı tarihsel sonuçlara baktığımızda;

Birinci Paylaşım Savaşı sonrasında Sevr dahil 16 barış anlaşması imzalanmıştır.

Bu antlaşmalarla ALMANYA, AVUSTURYA-MACARİSTAN, RUS VE OSMANLI İMPARATORLUKLARI YIKILDI.

Yürürlüğe giren 16 antlaşmadan sadece Sevr Antlaşması, Mustafa Kemal Paşa ve Kemalist arkadaşlarınca yırtılıp çöpe atıldı ve ülkemizin tarihi akışı değişmiş oldu.

Batılının “Hasta adam” dediği Osmanlı’nın yerine, devrimci dinamiği ile yeni bir devlet kurulmasını 30 Ağustos Zaferi sağlamıştır.

Sosyal bilimciler tarafından, 1789 Fransız Devrimi ve 1917 Ekim Devrimi ne kadar değerliyse, “1923 TÜRK DEVRİMİ” de o kadar saygın bulunmaktadır.

Prof. Dr. Doğan Kuban, Avrupa’nın 150 yılda yaptığı devrimleri ve gelişmeyi, Türk devrimi 15 yılda gerçekleştirmiş olduğunu vurgulamıştır. İşte bu “TÜRK DEVRİMİ”nin birbirini bütünleyen, zincirin halkaları gibi sıralanan hamlelerinin hayata geçmesi de 30 Ağustos Zaferi’nin bir siyasal, toplumsal sonucudur..

Zaferin yarattığı diğer bir siyasal ve toplumsal dönüşümse;

Mustafa Kemal Paşa’nın zaferden sonra, vicdanında bir sır gibi sakladığını söylediği ve bizim en kıymetli hazinemiz olan “Cumhuriyet Rejimi”nin kurulması da yine zafer sonrasının bize armağanıdır.

Zaferden sonraki bir dev adım da ülkemizdeki tüm etnik gruplarının “Türk milleti” çatısı altında toplanmasıdır. Hiçbir ayrım gözetmeyen, etnik, dini farklılıkların hiçbir şekilde ayrıcalık yaratmadığı, eşitliği yasalarla güvence altına alınan bir Türk ulusu yaratıldı. Emperyalizmin her türlü saldırılarına karşı bir ve beraber olmayı hedefleyen, birlikte dengeli kalkınmayı, toplumsal refahı, bilim ve akıl yolunu hedefleyen, hak ve sorumlulukları olan yurttaşlar yaratmayı amaç edinen uluslaşma adımları hayata sokuldu.

Bu ve benzeri devrimci adımlarla ülkemizde laik, üniter, ulus devlet yapısının inşası başlamış oldu.

Ama emperyalist sömürü düzeni bu ilkelerden hep rahatsız oldu. Eğer bir laik, üniter, ulus devlet kurulması gerekiyorsa, bunun sadece kendi ülkelerinde olabileceği vurgusunu öne çıkardılar.

Biz ve çevremizde yer alan geri kalmış ülkelerde ise tarihin en eski tuzağı olan etnik, dinsel, mezhepsel ayrılıkları körüklemeyi hep sürdürdüler. Zaten geri kalmış ülkelerin bu şekilde iç çatışmalar ile zayıflatılıp, bölünerek güçsüzleştirilip kaynaklarına el konulmasını çok kullanılır bir yöntem olarak benimsediler.

Görüldüğü gibi, 30 Ağustos Zaferi’nin boyutları, dahiyane strateji ve taktiklerle emperyalist orduları ilk defa yenen bir ülke olma başarısının yanında, tarihsel, toplumsal ve siyasal sonuçlarıyla da tarihe geçmiştir. Devrimci, çağdaş ve başarılarıyla dünyada saygınlık yaratmış Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratılmasına zemin hazırlamış, Türkiye’ ye çağ atlatmıştır…

Mustafa Kemal Atatürk ve Kemalist arkadaşları, daha yola çıkmadan, uygarlaşma hedeflerini koydukları için, büyük zafer sonrasında çağın değerlerine uygun bir Cumhuriyet kurmuşlardır.

Günümüzde yine “Yeniden Paylaşım” dönemi yaşanmaktadır. Bölgemizde soykırımlar yaşanıyor, insanlar ateş çemberinde… Sözde gelişmiş, bize insan hakları dersleri veren ülkelerin yönetimleri sessiz. Görevli uluslararası kuruluşlar etkisiz…

Bu ateş çemberinden çıkışta; Cumhuriyet’in zengin ilkelerinden ve pek az ülkenin sahip olduğu tarihsel çok değerli deneyimlerden yararlanma şansına sahibiz.

Bölgemizdeki vahşi emperyalist saldırılardan ülkemizi laik, üniter, ulus devletin birleştirici, dayanışmacı yapısıyla ve resmi dili birliğimizi ödünsüz yaşatarak güçlü kalabiliriz.

Emperyalizmi ilk defa yenen bir ülkenin yurttaşları olmanın özgüveniyle, yenilmez bir güç, ulaşılmaz bir hedefin olmadığına inanıyoruz… Yeter ki büyük zaferde de olduğu gibi, bu işe soyunanlar, toplumun ihtiyaçlarına cevap veren akılcı çözümleri belirleyip, daha işe başlarken, toplumu çağın ötesine taşıma hedef ve iradesini kararlılıkla ortaya koymuş olsunlar.

Tarihimizin yönünü değiştiren bu zafere, boynunda idam fermanı ile bir meclis düzeni kurup, savaşı bu meclis ile yönetme iradesini gösteren, tarihte ender görülen böyle bir düzenle büyük zaferi kazananları, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ile selamlıyorum.

B. Safa Yenice

ADD Genel Başkan Yardımcısı

Scroll to Top