KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu’nun 24 Haziran 2015 tarihinde
yaptığı Basın Toplantısında dile getirdiği “*Garantiler konusu tartışılmaz
bir konu değildir. Garantiler tartışılacaktır ama önce Kıbrıslı Türkler ve
Rumlar belli başlıklarda belli mesafe kat ettikten sonra*” sözlerinin ne
denli yanlış olduğu, birilerine yaranmak amaçlı söylendiği ve aceleyle dile
getirildiği, aradan geçen iki yıl içinde bariz bir şekilde ortaya çıktı.
Halbuki o şanssız günde Barış Burcu “BM parametreleri tabu değildir,
gerektiği zaman tartışmaya açılmalıdır” deseydi günümüzdeki
Cumhurbaşkanının, Müzakerecinin, Müzakere Heyetinin, AQB Özel danışmanının
ve kendisinin düş kırıklıklarını içeren açıklamaların yapılmasına gerek
kalmazdı.
Cuma sabahı Barış Burcu’nun “*Anatasiadis, Akıncı’nın kararlılığının onda
birini gösterseydi, farklı bir noktada olurduk*” ifadesi, son iki yıldaki
müzakere sürecinde yaşanan olumsuzluklardan sonra derinden hissedilen
gerçek bir düş kırıklığını ortaya koymakta. Yıllardır acımasızca rahmetlik
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı “*Çözüm istemiyor*”, “*Müzakereleri
baltalıyor*”, “*Herşeye hayır* diyor” diye suçlayan ve Rumları melek gibi
göstermeye çalışan kişiler, şimdi düş kırıklığı içindeler ve rahmetlik
Denktaş ile aynı duruş pozisyonuna gelmiş durumdalar. Oysa bu kişiler hayal
içinde yaşamayıp Rumların gerçek yüzünü öğrenmeye ve Rumları tanımaya
harcasalardı muhalefet yıllarını, “Garantiler tabu değildir” gibi Kıbrıslı
Türklerin tezlerini yıkıcı lafları etmezlerdi.
Duyulan düş kırıklığını içeren açıklamaları yapan sadece Barış Burcu değil.
Akıncı’nın AB özel Danışmanı olan ve geçmişte gerek Rumlara gerekse de
AB’ye toz kondurmayan Erhan Erçin de katıldığı bir TV programında Rum
tarafı için özetle “*Müstakbel ortaklarımız siyası eşitliğe davalı BM
parametreleri içinde federal bir çözüme hazır hale gelene kadar biz
uluslararası örgütlerle dış kamuoyu oluşturmaya devam edeceğiz*” diyerek
içine düştüğü düş kırıklığını ortaya koydu.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin “Garanti
Antlaşması ve Türkiye’nin müdahale hakkının hemen kaldırılması gerektiği”
yönündeki sözleri ise son iki yıl içinde sürdürülen yanlış müzakere
stratejisinin bir sonucu, ağır bir yenilgisi olmakla birlikte, bizim dış
siyasetimiz için de tam bir yüz karası. Ne denli başarısız olduğumuzu
ortaya koyuyor bu sözler. Müzakerelerin ikinci evresinin başladığı 1977
yılından beri ağıza alınmasına bile tarafımızca izin verilmeyen “*Garantiler,
Türkiye’nin garantörlüğü ve Türkiye’nin garantör olarak 1960 Kıbrıs
Cumhuriyeti Anayasası’nın EK I, Madde 4’ünde açıkça belirtilen garantörler
devletlerle müştereken veya da tek başına 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
statüsünün değiştirilmesi durumunda müdahale etmek hakkı*” artık ağızlara
sakız olmuş, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı’nın da diline
düşmüş.
Garantiler, Türkiye’nin Garantörlüğü ve Müdahale hakkının ulu orta
konuşulmasına ve masaya konulmasına çanak tutulması yerine “Türklere eşit
siyasi haklar veren 13 Anayasa maddesinin, 1960 Anayasasına aykırı olarak
sadece Rum Milletvekillerinin oyları ile değiştirilerek yaratılan sahte
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasallığı ve geçerli olup olmadığının masaya
konması, tartışmaya açılması ve ulu orta her yerde, her fırsatta ve her
konumda dile getirilmesi gerekirdi.
Ne yazık ki Cumhurbaşkanı Akıncı ve çalışma arkadaşları son iki yılda çok
yanlış ve geleceğimizi tehlike altına sokan girişimlerle, Kıbrıs Türk’ünün
haklarını ve geleceğini tehlike altına sokmuşlar, şimdi de bunun farkına
vararak içine düşülen bu kıskaçtan, cicili biçili sözler ve Anastasiadis’i
suçlayan cümlelerle kurtulmaya çalışmaktalar.
Cumhurbaşkanı Akıncı ve çalışma arkadaşları “Garantiler, Türkiye’nin
Garantörlüğü ve Müdahale hakkı”nı müzakere masasında tartışmayan açmak
yerine, “BM’nin Kıbrıs Parametreleri tabu değildir ve değişmelidir”
açıklaması ile gündeme bu konuyu getirmesi ve tartışmaya açması
gerekmektedir.
Prof. Dr. Ata ATUN