Prof .Dr. İlber Ortaylı şöyle demiş: “ Türkiye’yi zaten cahiller yönetiyor, ama görgü ayrı bir şey. Herkes alim olmadığına göre cahiller de yönetir. Bütün dünyada bu böyledir. Burada nispeti fazladır.” Bir de çok cüretkar burası”. ..”en tehlikelisi yarı cahil adamdır”.
Bununla birlikte Türkiye; başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İsmet İnönü, Bülent Ecevit, İhsan Sabri Çağlayangil gibi bilgi ve kültür düzeyi yüksek büyük devlet adamlarınca da yönetilmiştir.
Bugün ülkeyi yönetenlerin ülke sorunlarına yaklaşımları almış oldukları eğitimle tutarlı mı?
Her yıl kamu kadrolarına personel alınırken en büyük kontenjan Diyanet İşleri Başkanlığına veriliyor. Oradan da başta Milli Eğitim olmak üzere sağlık, içişleri vb tüm kamu kuruluşlarına aktarılıyor. Halen Milli Eğitim Bakanlığında anaokulu müdürlüğünden en üst düzeydeki bakanlık yöneticilerine değin imam-hatip lisesi çıkışlı olmayan kaç kişi sayılabilir? AKP iktidara gelir gelmez 1041 eğitim yöneticisi görevden alınmış, yerlerine imam-hatip çıkışlılar yerleştirilmişti. O atamalar sırasında Başkent Milli Eğitim Müdürlüğüne Mudurnu imamı atanmıştı.
17-25 Aralık yolsuzluk olayları ortaya çıkıncaya değin hemen tüm devlet kadroları Gülen cemaati ile AKP’nin arka bahçesi olan imam-hatip çıkışlılardan oluşuyordu. Fetöcü kadrolar, ancak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası devletten temizlenmeye başlandı. 14 yıllık AKP iktidarı dönemine bakıldığında, onlardan boşalan yerlere imam-hatip mezunlarının yerleştirileceğinden hiç kuşku yoktur. Bu iktidarda liyakatin ölçü alınacağını gösteren hiçbir emare görülmemektedir.
İmam-Hatip Lisesi Mezunları Neden Niteliksiz?
1 .İmam-hatip okulları, 3 Mart 1924 tarihli Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasının 4. Maddesi uyarınca açılmıştır. Bu madde ile getirilen yaptırım şöyle: “Milli Eğitim Bakanlığı, yüksek din uzmanları yetiştirmek üzere üniversitede bir ilahiyat fakültesi ile, imamlık ve hatiplik gibi dinsel hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli memurların yetişmesi için ayrı okullar açacaktır”. Öğretim Birliği Yasası yürürlükte ise (ki yürürlükte ve Anayasanın 174. Maddesine göre korunacak devrim yasalarının da ilkidir) bu okullar hakim, savcı, avukat, doktor, kaymakam, vali vb yetiştirmek için açılmamıştır.
1950’lerde Başbakan Adnan Menderes, bu okulları aydın (münevver) din adamı yetiştirmek üzere açtıklarını söylemiştir. Bu demokrat partinin açtığı imam-hatip okullarının müfredat programlarının, 11 Mart 1924’te kapatılan medreselerle aynı olduğunu eğitim tarihçisi Mustafa Ergün tespit etmiştir. Medreselerde verilen eğitimin niteliğini de en veciz biçimde Atatürk şöyle açıklamıştır:
Atatürk, 28 Mart 1922 tarihinde o zamanki Sovyet Büyükelçisi ile birlikte trenle Konya’ya gidiyor. Büyükelçi o günü şöyle anlatıyor: “O gece iki medreseyi ziyaret ettik. Sağlıklı, güçlü, gencecik öğrenciler, geleceğin mollaları medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında geniş cübbeli, beyaz ve yeşil sarıklı mollalar ve hocalar da yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek Mustafa Kemal Paşa’yı selamlıyorlardı. Bunların içinden biri, bunların başı ve en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa’dan, medrese sayısını artırmasını rica etti. Bu zat ayrıca medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da rica etti. Kemal Paşa, kendini tutamadı ve yüksek sesle ve sertçe:
“Ne o, yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz. Bu besili delikanlılarınızın askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim”.
- Bugün imam-hatip liselerinde verilen eğitim neden niteliksiz? Çünkü bu okulların özellikle meslek dersleri öğretmenleri niteliksiz.
- 07. 1982 tarih ve 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile (ki bu 28.03.1983Tarih ve 2809 sayılı yasa ile benimsenmiştir), tüm Yüksek İslam Enstitüleri ilahiyat fakültesine dönüştürülmüştür. Bunun üzerine YÖK, bir yönetmelik çıkarmıştır ( ki bu yönetmelik yalnız 15 gün yürürlükte kalmıştır). Buna göre her yüksek İslam enstitüsü için oluşturulan bir bilim komisyon, burada çalışmakta olan öğretmenleri yeterli bulursa doktora verebilecekti. Sonuçta tüm yüksek İslam enstitüsü öğretmenleri, bir gün uyandıklarında “Dr. Öğretim Görevlisi” olduklarını öğrendiler. Bu öğretmenlerin hiçbiri ne yüksek lisans, ne doktora öğrenimi gördü. Hatta Arapça bilip bilmedikleri bile sorulmadı. Zaman içinde bu Dr. öğretim görevlileri doçent, profesör oldular. Bugün hepsi emekli ama bunların verdikleri doktora, doçentlik, profesörlüklerde bilimsellik aranabilir mi? Bugün hemen tüm ilahiyat fakültelerinde bu niteliksiz öğretim üyelerinin yetiştirdikleri öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Bu fakültelerden mezun olanlar, Türk eğitim tarihinde en niteliksiz diplomalılardır. Ve bunlar imam-hatip liselerine öğretmen oluyorlar. İşte her düzeyde Türkiye’yi yönetenlerin ezici çoğunluğu bu liselerin mezunları.
İşte milyonlarca örnekten biri: Prof. Dr. Türkan Saylan ekibiyle, Doğu illerimizin birinde lösemi taraması yapıyor. Kucağında çocuğu ile gelen annelere Saylan’ın ilk sorusu şöyle:
-Çocuğun aşı oldu mu? -Olmadı, çünkü aşı olan, kısır olur. –Kim söyledi? –Doktor. Doktora soru: – Sana tıp fakültesinde böyle mi öğrettik? Yanıt: -Hayır Hocam, bu bize fakülteye girmeden önce imam-hatip lisesinde öğretildi.
İşte bu bilgi ile Türkiye yönetiliyor!
Ayrıca 12 Eylül askeri cuntasınca kabul edilen 41 sayılı kanun hükmünde kararname ile, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürüldü. Bu enstitülerde öğretmen olarak çalışanlar, fakültede öğretim görevlisi oldular. Bunlarla ilgili çıkarılan yönetmeliğe göre, eğitim enstitüsünde en az 4 yıl çalışmış olan bu öğretim görevlilerine; yabancı dil sınavına girmeden, yüksek lisans öğrenimi görmeden, hiçbir doktora dersi almadan doktora tezi yapma yetkisi verildi. Bu ayrı bir yazı konusu.
- Yüksek İslam enstitüleri ilahiyat fakültesine dönüştürüldükten 10 yıl kadar sonra, Ankara Üniversitesi ilahiyat fakültesine giren 40 imam-hatip lisesi mezunu, Arapça muafiyet sınavına alınıyor. Yalnızca bir öğrenci bu sınavda başarılı oluyor. Bunlar imam oldukları camilerde Kuranı nasıl yorumlayabilir? Cahil imam!
Genelde şöyle bir deyiş var: İmamın cahili insanı dinden, doktorun cahili candan eder. Ya yöneticinin cahili?