ADD TARİHÇE
ADD Tarihçe
KURULUŞ NEDENİ
ADD Atatürk ilke ve devrimlerine saldırıların arttığı bir süreçte, 19 Mayıs 1989 Kurucu Genel Başkan Muammer Aksoy’un öncülüğünde Bahçelievler Mahallesi, 2.Cadde 55/5 küçücük bir ofiste kurulmuştur.
16.04. 1993 günlü, 21544 sayılı resmî gazetede yayınlanan bakanlar kurulunun 28 Nisan 1993 günlü, 93/4239 sayılı kararı ile “Kamu Yararına Çalışan Dernekler” arasına alınmıştır.
ADD’nin kuruluş gerekçesi kurucular kurulunca 19 Mayıs 1989’da oluşturulan Tüzükte şöyle açıklanmıştır.
“Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, onun yeni Türk devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yıl geçtiği bugünlerde, Atatürk devrimi ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, planlı ve sinsi bir çalışma ile o devrimleri gelecekte yok etme cabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker” değildir.
O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;
Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;
Toplumumuzu Orta Çağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren, “akıl”a dayalı laik düşünce, laik hukuk ve laik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin, insan haklarının sosyal hukuk devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;
İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürgeye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin yalnız kar ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren;
Misak-i Milli sınırları içinde “Türk’üm” diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu bir çağdaş Türk ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşakların yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;
Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;
Türk ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
“Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden;
Dış politikada “dünya uluslar ailesinin eşit haklara salip onurlu bir üyesi olma” ölçütünü ve “karşılıklılık” kuralını vazgeçilmez ilke yapan;
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan çağdaş devlet kurucusudur.
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutacak niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar “Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır.”
Atatürkçü Düşünce Derneğinin İlkeleri
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kuruluş ilkeleri dernek tüzüğünde amaç başlıklı 4. Maddesinde şu şekilde belirtilmiştir.
“Atatürk’ün önderi olduğu Türk devriminin ve bu devrimin temelini oluşturan başta ‘Altıok’ olmak üzere Atatürk ilkelerini, her alanda ilerlemeye açık ve sürekli geliştirici nitelikteki düşünce sistemini, devrimin bugünkü sonuçlarını ve yarınlara uzantılarını, davranışlarını, savaşımlarını ve yapıtlarını incelemek, araştırma konusu yapmak, bunlara karşı geliştirilen yapılanmalar ve düşünceler ile yasalar çerçevesinde mücadele etmektir.
Atatürk’ü, Atatürkçülüğü anlayan ve her alandaki uygulamalarını benimseyenlerin bir araya getirilmesi yolunda çalışmalar yapmak; Atatürk’ün belirlediği amaçlar doğrultusundaki atılımları yaygınlaştırıp sürdürmek; Cumhuriyet ve demokratik, laik, anayasal düzen karşıtı kişi ve grupların, Türk devriminin ve bu öze dayanan anayasal düzenin yerine, toplumu, ülkeyi ve anayasal düzeni geri getirmeye yönelik olası çabalarına karşı, toplumu koruyucu yönde, aydınlatıcı ve uyarıcı çalışmalar yapmaktır.
Atatürk’ü, yapıtlarını ve Atatürkçü düşünceyi yıpratmak ve kötüye kullanmak amacıyla yapılan her tür çalışmaya, söz ve eyleme karşı çalışma yapmak, Atatürk’ün anlayışının, düşüncesinin, devrim ve ilkelerinin özünü halka anlatmaktır.
Hiçbir ayırım gütmeden ve gözetmeden, anayasal demokratik düzen güvencesinde evrensel hak ve özgürlüklerini üstün tutarak, yurttaşları tam eşitlikle kucaklayıp, ulusal dayanışmanın temeli olan toplumsal barışı sürekli kılmak, her tür teröre ve sömürüye karşı çıkarak, çağdaş sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bütün olarak bağımsızlığının karşısındaki yapılanmalara karşı mücadele etmektir.”
Yukarıda kuruluş gerekçesi ve ilkeleri alınan Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye Cumhuriyeti karşıtı odaklar tarafından kurulduğu tarih itibariyle sürekli hedef alınmıştır. Derneğin kurucusu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy, derneğin kuruluşunun üzerinden henüz bir yıl geçmeden Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak katledilmiştir. Sonraki yıllarda ADD kurucularından Doç. Dr. Bahriye Üçok, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, dinci, faşist terör örgütleri tarafından katledilmiştir. Çok sayıda şube başkanımız ile aralarında Uğur Mumcu’nun da bulunduğu çok sayıda dernek üyesi bu örgütlerin hedefi olmuştur.
Dernek, 14 Nisan 2007 tarihinde Ankara’da başlayan, daha sonra diğer illerde de devam ettirilerek sonuncusu İzmir’de gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitinglerinin organizasyonunu yapmıştır.
Yine ADD ülkede yaşanan sorunlara duyarlı ve sorunların çözümüne yönelik söylem ve eylem bütünlüğü ile sürekli kamuoyunun dikkatini çekmeyi sürdürmüş ve sürdürmektedir.
Bütün bu saldırılara rağmen ADD her geçen gün büyümüş ve ilerlemesini sürdürmüştür. Bugün ADD’nin 360 şubesi, 40 temsilciliği, 80 bin üyesi bulunmaktadır.
ADD’nin büyümesi ve halk ile bütünleşmesinin önünü kesmek için ADD genel merkezine ve şubelerini bomba yerleştirilmesi de sonuç vermemiştir. ADD’nin büyümesinden rahatsız olan egemen güçler ve yerli işbirlikçileri 1 Temmuz 2008 sabahı, Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında İstanbul Cumhuriyet Savcısı FETÖ’cü Zekeriya Öz’ün talimatıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Terörle Mücadele Şubesi’ne ADD’nin Ankara Batıkent’teki genel merkezinde arama yaptırmış ve derneğin o zamanki gelen başkanı Jandarma Genel Komutanı Emekli Orgeneral Şener Özuygur oturduğu askeri lojmanda gözaltına alınmıştır. Zaman içinde Ergenekon örgütü soruşturmasının sahte belgelerle oluşturulduğu, daha sonra da kumpas olduğu ortaya çıkmıştır.
ADD örgütleri ve üyeleriyle birlikte her ne olursa olsun Kemalist Devrimi yeniden başlatmak ve bütün sonuçlarıyla tamamlamak konusunda kararlıdır.
01-02 Haziran 2024 tarihlerinde 17. Olağan Genel Kurulu yapılan ADD yeni yönetimiyle yoluna hız kesmeden devam etmekte, daha kapsamlı ve planlı bir çalışma yürütebilmek amacıyla 2024-2027 Stratejik Planlama dönemini başlatmıştır.
ADD geçmişten geleceğe köprü görevini sürdürmekte ve yeni yönetimiyle devraldığı görev ve sorumluluğunun bilincinde bütün alanlarda; dış politika, iç politika, eğitim, kültür, hukuk, ekonomi, sanat, bilim, teknoloji ve diğer alanlarda yaşanan tüm sorunların; Atatürkçü düşüncenin etkin kılınmasıyla çözülebileceğini savunan ve bu doğrultuda çalışmalar yapan bir demokratik kitle örgütü olmayı sürdürecektir. “Bilgi Çağı” olarak adlandırılan 21.yüzyılda ülkesinin en büyük kitle örgütü olan ADD, Atatürk’ün izinde, O’nun manevi mirası olan aklın ve bilimin rehberliğinde varlığını ve çalışmalarını yılmadan sürdürecektir.
Logomuz
Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy tarafından 1989 yılında Sayın Bülent Erkmen’e derneğimiz için logo çalışması talebinde bulunulmuştur. 1990 yılının Ocak ayında yapılan logo Sayın Muammer Aksoy ve Sayın Ahmet Taner Kışlalı tarafından beğenilerek kabul edilmiştir. 1991 yılından itibaren Atatürkçü Düşünce Derneği’nin logosu olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Logonun yorumunda; Atatürk’ün görselinin etrafındaki her bir siyah noktanın insanları temsil ettiği ifade edilmiştir.